KARTPOSTAL larda kalan İstanbul, İkinci bölüm


Galeri

KARTPOSTAL’ LARDA KALAN İSTANBUL


Galeri

Ayakkabısızlık dan ayakkabı kutularına


Son Güncellenenler21O ayakkabı kutularının hesabı er geç mutlaka sorulacakdır!

Ayakkabısızlık dan ayakkabı kutularına

TÜRKLÜK VE KİMLİK TARTIŞMALARINA BİR DERKENAR


Altaki yazı Akamedisyenler Birliği Derneğinin çıkardığı , Akademik Bakış Dergisinin Haziran 2013 sayısından alınmıştır.

Derginin tamamını okumak için http://www.akademisyenler.org.tr/dergi/ link’I tıklayınız.

 

TÜRKLÜK VE KİMLİK TARTIŞMALARINA BİR DERKENAR

 

Yazan: Yrd.Doç.Dr. İsmail Şahin

 

 

Kimlik tartışmaları her platformda devam ediyor. Kimileri bu coğrafyada yaşayan insanların Türk olarak isimlendirilmesinden rahatsız. Kimileri Türklerin “ötekileştirildiği” iddiası ile yürütülen tartışmalara öfkeli. Kimileri ise tam bir kafa karışıklığı içerisinde.

Bu güne kadar tartışmada hedef “Kürtlerin felahı” olsa da tartışma hep Türklerin üzerinden yürütüldü. Manzara, Türklerin şimdiye kadar avantaj sahibi olduğu; devletin de Türkler adına bu avantajı sağlamak, korumak ve sürdürmek için Kürtleri ve benzeri “etnik” grupları ezip, sindirdiği şeklinde. Burada “hayır efendim, Kürtlerden de Cumhurbaşkanı var” muhahbetine girmeyeceğim. Türklük adına konuşanların kullandığı bu tarz “siyasi eşliğe” dayalı ar gümanların doğruluğunu Kürtler de biliyor. Herkesin apaçık bildiği bir şey daha var ki o da bütün bu tartışmaların, Kürt kimliğinin ayrı bir “siyasi” varlık olarak kabul ettirilmesine matut olduğudur.

Tartışmaların merkezinde yer alan üç gruptan söz etmek mümkün.

Birinci taraf zaten Türklüğün tamamen ortadan kaldırılıp kimliksiz bir devlet yapısı oluşturulmasını savunuyor. Bunların tek niyeti Türk isminin geçtiği her şeyi anayasadan, tabelalardan, her yerden kaldırmak; ırkçılıkla falan problemleri yok. Bu tarz milletler üstü olduğunu iddia eden “beynelminelci” zümreyi derinlemesine incelediğiniz zaman, Erol Güngör merhumun da belirttiği gibi aslında güçlü “etnik” hissiyatları olduğunu görürsünüz.

İkinci sınıf ise “öfkeli” Türkler, Onlar, bazıları kabul etmese de, bu topraklarda daha önce kurulan iki devlette olduğu gibi Cumhuriyetin de kurucu ve hkim iradesi. Hkim olmanın verdiği sorumlulukla hareket etmek istiyorlar, sukünetini muhafaza etme derdindeler ama içten içe de bir öfke sarmalına girmiş durumdalar. Bu ötkenin muhatabı Kürtlerden ziyade onun adına konuştuğunu iddia eden lerle süreç mimarı siyasi ve sivil “kanaat” önderleridir.

Üçüncü sınıf ise ar’afta kalanlar. Bir arkadaşımın henüz yayınlanan bir çalışmasında “tedirgin” olarak nitelendirdiği zümre. Terörizme verilen tavizlerden rahatsız olduğu gibi çocuklarının da bir gün terör kurbanı olmasından korkan bir sınıf bu. Bebek katili ile yürütülen görüşmelere, gidip gelen mektuplara, verilen taviz- lere “müsamaha” gösteriyorlar, “acaba kanı durdurur mu?” ümidi içerisindeler. Birilerinin masum duygularını “iğfal” ettiği bu zümre kandırıldığını anladığı zaman ne olacak, göreceğiz. Aslında herkes tedirginliği ve öfkeyi içinde taşıyor. Türk toplumunun büyük kesimi ülkenin sokulduğu yolun sonunda çıkması muhtemel uçurumdan tedirgin. Meseleye ideolojik bakanlar Devletin ve Milletin geleceği açısından; sokaktaki vatandaş ise çocuklarının geleceği açısından. Nasıl bir ülkede yaşayacak? Kan ve gözyaşı ile ıslanan bir ülkede mi, yoksa asırlardır olduğu gibi “huzur” ikliminde mi?

Olçü belli. Kimliğimiz üzerimize yapışan deri misali; yırtıp atmamız mümkün değil. Yaratılıştan tevarüs eden özelliklerimiz için kavga etmemiz, bundan bir üstünlük payı çıkartmamız akıl işi değil. Bu ülkenin “ırkçı” olarak nitelendirilmeye çalışılan partisinin Genel Başkanı son konuşmalarının birinde “üstünlük takvadadır” ayetini hatırlatarak bu ülkenin Milliyetçilerinin hiçbir zaman ırkçılığın çıkmaz sokağına sapmayacağını bir kez daha dile getirdi.

Peki bu ülkede ırkçı yok mu ve asıl ırkçı kim?

Tabii ki var. Her yerde olduğu kadar ve birilerinin pompaladığı gibi kahir ekseriyeti değil “istisna”yı temsil ediyorlar. Bin yıllık tecrübeye ve özellikle Osmanlı bakiyyesi topraklara bakıldığı zaman bu milletin mayasında ırkçılığın olmadığını görmek mümkün.

Malum sürecin “akilleri” arasındaki ırkçılıktan sabıkalı isim sayısı Türkiye’deki ırkçı ortalamasının üzerindedir. Yazılı ve görsel medyanın desteği, siyasi iradenin arka lamasıyla her gün ekranlara çıkıp Türk Milliyetçilerini “ırkçılıkla” suçlayan bu zümrenin ellerindeki imkanları çok iyi kullandıklarını ve başarılı olduklarını kabul etmek gerekiyor.. Bu tiplerin söylediklerine ve yazdıklarına bakıldığı zaman, eskilerin tabiri ile “rikkat-i insaniye” yani insan olma birliğini içselleştirememiş tipler olduğu görülebilir

Bu tartışmalarda bir de Türk’ün “etnik” bır kimlik değil bir şemsiye” tanımlama olması gerektiğini savunanlar var. Onlar, Türk’ün salt etnik bir kimlik olmadığını, aynı zamanda tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan büyük medeniyetlerden biri olduğunu vurguluyorlar. Bu fikre göre Türklük bir ”unsur” değil”yekün”dur. Türk Milliyetçilerinin yıllardır dillendirdiğine benzeyen bir söylem bu. Bu topraklarda yaşayan “ansır”ın her birini kucaklayan zihni bir yapı zaten mevcut. Yüzyıllardır Türkmeni, Yörüğü, Kürdü, Çerkezi vs. tüm unsurların kendisini gerek “kan” bağı ile gerekse de “aidiyet” hissi ile yekunun bir parçası olarak görebildiği bir yapıdır bu.

Bence tartışma bu fikri yapı üzerinden yürütülmelidir.

Yazan: Yrd.Doç.Dr. İsmail Şahin

 

Dip Not: Ben ve benim gibi düşünenler,

Türk’ün “etnik” bir kimlik değil bir “şemsiye” tanımlama olması gerektiğini savunanlardanız. Bizler, Türk’ün salt etnik bir kimlik olmadığını, aynı zamanda tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan büyük medeniyetlerden biri olduğunu vurguluyoruz.

MUHTELİF GİF LER


Galeri

İyi Düşünün


#bahar #çimenler #kirlar #uzandimsereserpe #guzelbirgun #ordaydim #sporting #sportivegirl #yesil #nature #olsaydim 💚💚💚

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?

Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?

Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?

Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?

Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?

Çimlere uzandığınız oldu mu?

Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?

Hiç taş kaydırdınız mı?

Kaç kez kuşlara yem attınız?

Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?

Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?

Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerinde ki ışığı?

Kaç kez mektup aldınız bu yıl?

Eski bir dostunuzu aradınız mı bu hiç?

Kimseyle barıştınız mı bu yıl?

Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?

İyi bir yılın, bunlar gibi birçok

“küçük şeye”

bağlı olduğunu düşündünüz mü bu yıl?

Yayılın çimenlerin üzerine..

Acele edin..

Er veya geç..

Çimenler yayılacak üzerinize..

 

Fransız şair ve senarist Jacques Prévert

sky-grass-wallpaper-scenery-green-206789

SUÇLU SİZSİNİZ


167025_1421855526962_2949417_n

Ülkemiz yine yangın yerine döndü. Teröre dün itibariyle verdiğimiz kurban sayısı alınan bilgilere göre 26 vatan evladı. Yaralılarla bu sayı kim bilir kaça çıkacak. Ayrıca devletin açıkladığı resmi rakamlar bunlar.Son bir ayda şehit sayısı 150 geçti.Nedir bu acizlik bu zavallılık bu vurdumduymazlık bu gaflet nerde bu devlet diye haykıranların hafızalarına seslenmek istiyorum.

Siz hiç televizyon izliyor musunuz gazete okuyor musunuz dünyada çevremizde olup bitenleri takip ediyor musunuz? Libya,Suriye ve İsrail ile nedir alıp veremediğimiz. Neden hepsine düşman olduk. Davosta başlayan tavus kuşu gibi kabarmalar kabadayılık Gazzeyle Filistin Hamas hamiliği ve mavi Marmara ile sürdü. Ak deniz de petrol ve gaz arama olayları ile sona gelindi.Davosta çektiğimiz rest mavi marmara da ölen 9 kişi için dünyayı ayağa kaldırmamız BM.şikayetimiz hiç biri İsrail’in umurunda olmadı.Savaş nedeni dedik Akdenize -komutansız- donanma çıkarıyoruz dedik 33 yıllık Piri reisi gönderip dünyaya rezil olduk.Bunların hepsi unutuldu.Şimdi döndük 9 yıldır tek bir askeri için dünya gündemini meşgul eden İsrail’in Filistin de esir askeri Şalit’i kurtarmak için girişimde bulunduk.İsrail’in serbest bıraktığı 11 Filistinli teröriste özel uçak gönderip aldırdık.Ülkemizde yaşayacaklar.Siz ey %49 tüm bu olanları görüyor duyuyorsunuz.Şimdi Filistinli teröristleri özel uçakla aldıranlar sizin şehitlerinizde özel uçak tahsisi ederler herhalde.Bu gün hafızamda kalan şu soruları size soruyorum.Bu ülkede AKP.ye iktidarı oylarınızla teslim ettiğinizde terör yüzde kaçtı.Üç beş ayda bir şehit haberi duyuyordunuz şimdi ne durumdayız.Önce G.doğu açılımı sonra demokratik açılım olmadı barış ve kardeşlik açılımı diye ortaya kim çıktı.Habur da tören düzenleyip seyyar mahkeme kurarak teröristleri kim serbest bıraktı.Onlar otobüslerin üstünden kent kent ulusal kahraman gibi dolaştırılırken kim bunları seyretti. Kim sayın Öcalan aldığı kellerin hesabını veriyor dedi. Kim PKK ile İmralı ile görüştü diyen şerefsizdir namussuzdur dedikten sonra evet görüşüldü ben görüşmedim devlet görüştü. Devlet dediğinin ise özel temsilci çıktığını duydunuz mu ? Kim bu ülke yangın yerine dönmüşken Suriye ye İsrail’e savaş ilan etmeye kalkıyor Ak denizde petrol arayanlara önce sert çıkıp 40 yılık gemiyi gönderdikten sonra Obama’dan ikazı alınca suspus oldu. Hani birkaç hafta önceki petrol olayı nerde. Hatırlayan var mı? Atı alan Üsküdar’ı geçmiş petrolü çıkarıyor bile. Bunca zamdan sonra ekmeğini zor kazanan insanlara pazardan yiyecek toplayan emekliye üç kuruş zam vermezken onların vergilerinden elde edilen paraları çantalar dolusu Libya da dağıtan kim.40 yıldır tembel asalak insanların çalışmadıkları toprağı işlemedikleri üretmedikleri balık kaynayan denizlerinde balık tutup yiyemediği için açlık çeken Somali de ne işimiz vardı.Bunca insan aşından ekmeğimden kesip onlara yardım etti.Zira ramazanda insanların yardım duygularının istismar edileceği içerde siyasi rant sağlanacağı aydı amaç buydu bunu görebildiniz mi.Son bir aydaki 150 şehit sizi mutlu etmemiştir mutlaka.Yine bir iki hamaset nutukları sınırı geçtik bombaladık şu kadar PKK.lı öldürüldü.Kanları yerde kalmayacak şehitlerimizin yakınlarına sabır başsağlığı dilekleri devlet güçlüdür panik halindeler son çırpınışları naraları birkaç gün sonra siz bunları unutacaksınız.Ve güçlü desteğiniz sürecek biliyorum.Güçlü devlet güçlü ekonomi diyenler ne yapıyor.Biri intikam alınacak diyor biri zırıl zırıl ağlıyor diğeri nutuk atıyor bir başkası Allah bunları helak etsin diye beddua ediyor.Devlet dua ile beddua ile ağlayıp zırlamakla yönetilir mi.Şu ağlayan beddua eden temennilerde bulunanlara destek için yarın bir seçim anketi yapılsa herhalde oran %55 çıkar.Esip gürleyen devletimizi gören PKK.lı ve dünya devletleri halimize gülmüyor mu.İsrail ve Suriye bize dayılananlara bak.Ordusunun komuta kademesini içeri tıkmış PKK her gün askerlerini şehit ediyor onlar oturmuş beddua ediyor ağlaşıyorlar biz bir askerimiz için bin Filistinliyi serbest bıraktık Onların aylardır bir astsubayı bir uzman çavuşu ve bir kaymakam adayı PKK.nın elinde esir aramaktan kurtarmaktan öte adlarını bile unuttular diye düşünmüyorlar mı.Güçlü devlet ağlaşan devlet mi güçlü ekonomi kışın doğalgaza elektriğe garibanın efkardan içtiği sigaraya içkiye insafsız zam yapmak mı.Sayın başbakanın son konuşmasıyla desteğiniz %55 çıkmıştır mutlaka ama bu akan kanda baş suçlu sizsiniz %49 ona ikinci kez yetkiyi çocuklarınız daha çok şehit olsun diye verdiniz.Bu dünyada olmazsa öbür dünyada mutlaka hesap vereceksiniz.Elinde sınır ötesi harekat yetkisi olduğu halde bunu yıllardır kullanmayanların önce o bölgeyi teröristlerden temizleyip bölge insanlarının taleplerini isteklerini yerine getirmek ve iş aş yaratmak için hiç bir şey yapmayanların ve sizin yakanıza bu şehitler yapışacaktır.Sizler geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz.TBMM bu hükümete sınır ötesi harekat yetkisi vereli yıllar oldu.Bu yetki bir kez 8 gün kullanılabildi.K.ırak’a girildi TSK apar topar geri çağrıldı. 3–4 yıldır sürekli başta medyanın kullanılmasıyla ordu yerinden kıpırdayamaz hale ve kendini bile savunamaz duruma getirildi. Genelkurmay dinleniyor subay astsubayların özel yaşamları izleniyor. Savaş ve operasyon planları anında PKK. ya basına servis ediliyor kozmik odalar aranıyor planlar projeler deşifre ediliyor kendini silah arkadaşlarını koruyamayan ordu bu ülkeyi nasıl koruyacak. Bu tablo sizin eseriniz ey %49. Övünürmüşsünüz dövünürmüşsünüz üzülürmüşsünüz sevinirmişsiniz sizin bileceğiniz iş.

Yazan: İlyas Öztekin ( Gazete İstanbul )

İKİ AYYAŞ


Gürsel Ekmekçi     Gürsel Apo Ekmekci

Yazar ve Sanatçı

           İKİ AYYAŞ

Gassaray Liseli…

İstanbul Hukuk mezunu… Rahmetli babam. Tanıdığım en düzenli rakı içen adam.

Aman hava bir kararmasın!!! Deniz manzaralı evimize romantizm çökmeye görsün bir. Ne de keyifle içerdi rakısını;

-‘’Şerbet mübarek, şerbet’’ diyip diyip.

Küçük yaştaydım o vakitler. Ortaokul sıralarında öğrendiğim ‘’bayağı kesirler’’ kavramıyla babamın matematik anlayışı nasıl da farklıydı ey büyük Allah’ım!!! Misal, yarısına kadar rakı doldurduğu bardağa bakarak, gayet ciddi bir tavırla;

-‘’Benim dozum asla şaşmaz, 3’te 1 rakı, 3’te 2 su koyarım’’ demez miydi kurban olduğum adam!!!

Beyefendilik kaldı O’ndan geriye.

Her daim takım elbiseli, kravatlı, yakışıklı bir erkek. Balolarda, başta annem, tüm hanımefendileri dansa kaldıran tatlı bir centilmen.

10 Kasım geceleri hüngür hüngür ağlayan duygusal bir çocuk. Bir yerlerde Mehmetçik gördükçe göğsü kabaran bir Cumhuriyet sevdalısı. Bayrağımıza aşık, İstiklal Marşımıza kara sevdalı bir yurtsever.

Bir Karadeniz ilinde olabilecek her türlü sosyal yaşamın baş müdavimi.

Ve durup dururken aşka gelip, gece yarısı çocuklarına mızıka çalmaya başlayan ince ruhlu bir baba.

O’na ayyaş diyenin ağzını yırtarım.

**** ****
Nasip kısmet meselesi; ablamı istemeye geldilerdi günün birinde.

Çok üzgündüm ben, ablamın da vardı gönlü, biliyordum, alıp gidecekler idi canımın içi ablamı yakında evimizden.

Öğretmendi çocukcağız, ama mesleğini yapmıyor, ticaretle uğraşıyordu. Solcuydu, Beşiktaşlıydı, halk çocuğuydu, kravat takan tiplerden değildi, falandı filandı. Tam ikna olamıyordu babam.

Ne zaman ki duydu; prensip sahibi bir akşamcı olduğunu, verdi kızı!!!

-‘’Desenize ulan, adam gibi adammış’’!!!

Öyledir harbiden sevgili eniştem.

Yardımsever. İyilik meleği. Candan bir dost. Özü bir, sözü bir.

Adam satmaz. Yarı yolda bırakmaz. Yalan söylemez. Hile hurda nedir bilmez.

Gerçek bir ‘’abi’’ oldu ömrümüze.

Gözünü oyarım O’na ayyaş diyenin.
**** ****
Dünya lideri başbakanımız Tayyip Bey iki ayyaştan söz etti.

Hani, iki ayyaş yasa yapmış da, içki mevzusunda falan filan olmuş memlekette. Bizim cahil milletimiz hemen Atatürk ve İsmet Paşa olarak yorumladı meseleyi.

Ne alakası var canım?

Olacak şey midir, koskoca padişahımız böyle kocaman bir saygısızlık eder mi? Bir vatanı kurtaran adamlara ayyaş deme şerefsizliğini gösterir mi? Densizlik, cibilliyetsizlik, öküzlük, hayınlık, ne derseniz deyin, bir eşbaşkan bu durumlara düşer mi?

Düşmez tabi. Halt etmişsiniz siz.

Tayyip Bey babamla eniştemi kast etti.

Demek, bizdeki kız isteme töreninden sonra Ankara’ya gidip yasa çıkardılar. Beni götürmediler ya, oh olsun;

Tayyip Bey böyle madara eder işte adamı.

(ulus gazetesi )  3 haziran 2013, p.tesi)

Bir Damla Gözlerimde (Sertab Erener).mp4


Çok geç oldu belki de düşündük taşındık

Bir çok şeyi birbirimizden sakındık

Bir şey eksik cümle de
Yüklem mi özlem mi sakladığın şey her neyse beni üzer mi?
Öyle çok şey var ki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde
Belki yanlış yoldayız
Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk
Her hatada telafi gerekli değilmi
Bizi durduran gurur mu kibir mi?
Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde…

 

İNANMAKTA ZORLANACAKSINIZ OLAĞAN ÜSTÜ BİR OLAY… MÜTHİŞ


Güney Pasifik İlginç

Güney Pasifik’te yolculuk yapan yattakiler tuhaf bir görüntü ile karşılaştılar. Aşağıdaki fotoğraflara bakın ve bu olağanüstü olayın tanığı olma heyecanını hayal etmeye çalışın

Bir plaj mı?

HAYIR!!!! Bu bir plaj değil;

suyun üzerinde yüzen volkanik taşlar.

Peki volkan nerede?

İnanılmaz bir görüntü Fotoğraflarını çekelim yoksa bize kimse inanmaz.

bu benim teknemin suda bıraktığı iz

Yavaş yavaş suda ilerliyoruz.
Sonra biraz uzakta şunları gördük:
Okyanustan kül ve buhar yükseliyordu…

Ve biz bu görüntüyü izlemeye devam ederken…

Bir siyah kül yığını göğe doğru yükseldi… Ve büyük bir bulut oluştu.
Tekneye kadar her yer kızıl renge dönüştü

Daha sonra gökyüzü küller yüzünden karardı bu arada okyanus suları bulutun içinden sızan güneş ışınlarıyla altın renge dönüştü

Okyanusun ortasında tepeler oluşmaya başladı

Püskürma devam etti… Küller ve bulutlar da…

Dakikar içinde suda oluşan tepeler yükselmeye devam etti.

Yepyeni bir ada oluşmuştu…


Ve adanın üzerinde tepeler

Daha önce önünüzde sadece koca bir okyanus varken birden yeni bir

adanın oluşumunu canlı olarak gören ve fotoğraflayan ilk ve

tek insanlar olmanızın heyecanını düşünebiliyor musunuz?

Previous Older Entries

ESENİŞ LİSESİ MUHTELİF FOTOLAR

Eseniş havasını hala içlerinde hissedenler.

Posted by Ayhan Gençer on 4 Temmuz 2009 Cumartesi